exhibition etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
exhibition etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ekim 2013 Salı

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Fikirler Suça Dönüşünce/ When Ideas Become Crime(2010)



Küratörlüğünü Halil Altındere'nin yaptığı, yılın en kapsamlı güncel sanat sergisi, ifade özgürlüğünün sınırlarını araştıran, farklı kuşaklardan 48 Türkiyeli sanatçıyı yan yana getiriyor.

Halil Altındere, hazırladığı beşinci sergide, yine (sanat) tarihsel referansı olan bir başlık seçiyor: 1969 yılında, bağımsız küratörlüğün öncülerinden Harald Szeeman'ın "Tavırlar Biçime Dönüşünce" sergisinin başlığından esinlenerek, "Fikirler Suça Dönüşünce" sloganı altında, farklı kuşak, tutum ve dillerden gelen genç güncel sanat enerjisini ortaya çıkarıyor.

Altındere, sanatçılar tarafından üretilmiş politik tutumları ilişkilendirerek; içinde varolduğu topluma muhalefet eden, sataşan bir duruş sergiliyor. Siyasi ortamın belleğini tutan, militarizm, iktidar, hiyerarşi, milliyetçilik, sınır ve toplumsal cinsiyet politikalarının eleştirisine yoğunlaşan işler serginin bir aksını oluşturuyor. Bir yandan da içe bakan; güncel sanatın hangi simgesel ekonomiler ve iktidar biçimleri içinde etkinleştiğini kurcalayan öz-eleştiri görünür oluyor.

Önceki Halil Altındere sergilerinde olduğu gibi, kültür alanında gerçekleşen mücadele örgütlenerek kollektif ruh güçlendiriliyor. İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Mardin, Berlin, Frankfurt, Amsterdam ve New York'ta yaşayan, farklı kuşaklardan Türkiyeli genç sanatçıları yan yana getiren sergi, ortak eğilimleri olduğu kadar, farklı sanatsal ve politik duruşları da birbiriyle diyalog içine sokuyor. Altan Gürman, Gülsün Karamustafa ve Hüseyin Alptekin'in işlerini, 1990 ve 2000 sonrası güncel sanat pratiğine başlamış sanatçılarla birlikte sergileyerek, kuşaklararası ilişkiler kuruyor. Bir sanatçı-küratörün elinden çıkan sergide, birçok yeni işin üretimi destekleniyor ve varolan işlerin mekana ve bağlama özel yorumlanabileceği deneysel alanlar açılıyor.

Sergide yer alan sanatçılar:

.-_-. , Gülçin Aksoy, Nevin Aladağ, Hüseyin Alptekin, Anti-pop, Burak Arıkan, Caner Aslan, Volkan Aslan, Atılkunst, Vahap Avşar, Tufan Baltalar, Ramazan Bayrakoğlu, Bashir Borlakov, Canan, Aslı Çavuşoğlu, Burak Delier, Mehmet Dere, Ersan Deveci, Nazım Hikmet Dikbaş, Elçin Ekinci, Gökçe Erhan, İnci Furni, Murat Gök, Deniz Gül, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Nilbar Güreş, Altan Gürman, Hakan Gürsoytrak, Hazavuzu, iç mihrak, Gözde İlkin, Berat Işık, Gülsün Karamustafa, Ali Kazma, Levent Kunt, Can Kurucu, Ali Miharbi, Ahmet Öğüt, Suat Öğüt, Serkan Özkaya, Şener Özmen, İz Öztat, Nejat Satı, Erinç Seymen, Cengiz Tekin, İrem Tok, Nasan Tur, Nalan Yırtmaç.

Documenta, Manifesta, Sao Paolo, Guanju, Setinye ve İstanbul bienallerine sanatçı olarak katılan Halil Altındere, bugüne dek ‘Kötüyüm ve Gurur Duyuyorum' (2002), ‘Seni Öldüreceğim İçin Çok Üzgünüm' (2003), ‘Serbest Vuruş' (2005), ‘Gerçekçi Ol, İmkansızı Talep Et!' (2007) sergilerinin küratörlüğünü yapmıştır.

When Ideas Become Crime

Curated by Halil Altındere, the most comprehensive contemporary art exhibition of the year, brings together 48 artists of different generations from Turkey, who explore the threshold between freedom of expression and crime.

Halil Altındere chooses an (art) historical reference once again for the title of his fifth curatorial undertaking: inspired by Herald Szeeman's exhibition "When Attitudes Become Form", he brings together 48 artists with the slogan "When Ideas Become Crime".

Altındere displays a position of opposition and provocation by presenting political attitudes put forth by artists. One axis of the exhibition is articulated by works, which reflect on militarism, power, hierarchy, nationalism, collective memory, border and gender politics. There is also a more introspective approach, which self-critically reflects on the symbolic economy and power structures among which contemporary art is flourishing.

As it has been with previous Halil Altındere exhibitions, struggles in the cultural field are being organized to empower the collective spirit. The exhibition brings together artists from different generations and multiple geographical locations; İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Mardin, Berlin, Frankfurt, Amsterdam and New York. This constellation allows for recognizing similar tendencies as well as starting a dialogue between different artistic and political positions. By bringing together works by Altan Gürman, Gülsün Karamustafa and Hüseyin Alptekin with generations who started their practice in 1990s and 2000s, relationships between generations are constructed. Being the work of an artist-curator, the exhibition supports the production of many new works, as well as opening up an experimental space for context-specific reinterpretation of existing works.

Artists in the exhibition are:

.-_-. , Gülçin Aksoy, Nevin Aladağ, Hüseyin Alptekin, Anti-pop, Burak Arıkan, Caner Aslan, Volkan Aslan, Atılkunst, Vahap Avşar, Tufan Baltalar, Ramazan Bayrakoğlu, Bashir Borlakov, Canan, Aslı Çavuşoğlu, Burak Delier, Mehmet Dere, Ersan Deveci, Nazım Hikmet Dikbaş, Elçin Ekinci, Gökçe Erhan, İnci Furni, Murat Gök, Deniz Gül, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Nilbar Güreş, Altan Gürman, Hakan Gürsoytrak, Hazavuzu, iç mihrak, Gözde İlkin, Berat Işık, Gülsün Karamustafa, Ali Kazma, Levent Kunt, Can Kurucu, Ali Miharbi, Ahmet Öğüt, Suat Öğüt, Serkan Özkaya, Şener Özmen, İz Öztat, Nejat Satı, Erinç Seymen, Cengiz Tekin, İrem Tok, Nasan Tur, Nalan Yırtmaç.

Halil Altındere, who also participated in Documenta, Manifesta, Sao Paolo, Guanju, Setinye and İstanbul Biennials as an artist, has curated ‘I am Bad and I am Proud' (2002), ‘I am Too Sad to Kill You' (2003), ‘Free Kick' (2005), ‘Be A Realist, Demand the Impossible' (2007).

19 Temmuz 2010 Pazartesi

HEYDAY(2010)






HEYDAY - Diffusion of Inventions / Yeniliklerin Yayılması
Volkan Aslan, Antonio Cosentino, İnci Furni, Anna Heidenhain, Marisa Maza, Suat Öğüt, Gamze Özer, Tayfun Serttaş, İrem Tok, Yeni Anıt

Açılış / Opening 22.06.2010, saat 16.00 / 4pm
Atakent Kültür Merkezi Ümraniye
Taşınabilir Sanat / Portable Art

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti / Istanbul 2010 European Capital of Culture
---

İstanbul’u, New York’u ve belki seni seviyorum, ama aslında bu şehirlerden hiçbirine gitmedim ve seni de tanımıyorum. Hong Kong’a gitmişsin, sevdim bunu. Dostun bana savaşma seviş diyor ve tamamen yanlış anlaşıldım gibime geliyor. Ayrıca elektrik santrallerine ve nasyonalizme de karsiyim, buna karşın Bukowski’yi severim, ama o ifadeler şu anda çamaşırhanede.
İnsanlar durmadan kendilerini anlatıyorlar: tercihlerini, en sevdikleri şeyleri, dünya görüşlerini ve inançlarını veya espri anlayışlarını. Bu itiraflar, tekstille kaplı göğüslerde, fermuarla ve düğmeyle kapanmamış o bomboş alana kazılmış olarak sokaklarda dolaşıyor. Her ne kadar trend oluşturmanın ve bu trendlerin etkisine açık olsalar da, artık tişörtler, bir moda unsuru olmaktan çok öteye geçti. Bu giysi parçası politik görüşlerin, kültürel ilgi alanlarını ve toplumsal hareketleri açıkça ifade etmenin bir aracı haline geldi. Belli bir arkadaş grubuna bir sosyal girişime ait olma ihtiyacını, ama aynı zamanda siktir git modunda bir toptan inkarı da dile getiriyor. Rengarenk baskılarla göze batan pozisyonların görüldüğü trazıyla bekarlara adapte edilen tişört artık sahibinin kimliğini belirleyen bir kitle ürünü oldu.
Pop kültürünün bir ikonu ve kolektif bir hafızanın imaj taşıyıcısı olarak tişört sadece nostaljiyi, uygunsuzları veya sosyal aidiyet veya sınıflandırma çabasını tarif etmekle kalmıyor, aynı zamanda çeşitli düşünce, fikir ve görüşlerin kamusal alanda fırtına gibi estiği dönemlerde de ifade özgürlüğü stratejilerini tanımlıyor.
Heyday projesi sokak kültüründen doğan ve sergi alanında gelişen bir sanat ortamı olarak tişörtü mercek altına alıyor.

---

I love Istanbul, New York, maybe you, but actually I have never been to any of those places and also I don't know you. You have been to HongKong and I like that. Your friend tells me to make peace, not war and I feel completely misunderstood. I am also against power plants and nationalism, while I like Bukowsky, but those statements are in the laundry right now.
People are constantly communicating themselves: their preferences, their favorites, their world views and convictions or their sense of humor. On the unbuttoned and unzipped free space right on the textile chest these confessions are walking around in the streets. T-shirts have become more than a fashion item, even if they are subjected to trends as well as setting them. This piece of cloth is a tool for the open expression of political beliefs, cultural interests, and social movements. It expresses the need to belong to a peer group, a social collective and at the same time its total denial in a fuck you mode. Adapted to the single one via multicolored prints in prominent positions the t-shirt is a mass product that shapes the identity of the owner.
As an icon of pop culture as well as image carrier of a collective memory, it not only describes nostalgia, misfits, or the effort of social belonging and classification, but also strategies of the expression of freedom of speech, when thoughts, ideas, and views storm the public space.
The Heyday project investigates the t-shirt as an artistic medium that develops throughout street culture and exhibition space.

7 Ocak 2010 Perşembe

4 Aralık 2009 Cuma

ELZEM KİTAPLAR(2010)

ELZEM KİTAPLAR

Sergi

4-6 aralik

Centre Pompidou, Paris

Öyle nadir kitaplar var ki bugün, tarihin bu yükünü unutuyor, unutturuyorlar. Kontrol mekanizmaları bireyler üzerinde ağır bir tahakküm kurduklarında, bu kitaplar bir nevi kaçış noktası oluşturarak farklılığı, eşsiz, olağanüstü ve tuhaf farklılığı mümkün kılıyorlar. Sözü edilenler kahkaha attıran, dans ettiren, neşeli, kaygısız hafif(-meşrep), tarihin ağır mirası altında ezilmeyen kitaplar. Aciliyetten üretilmiş, yaşamsal bir ihtiyaca cevap veren, dengeli varsayılan sistemleri sarsan, tekdüzeliği yıkan, algıyla alay eden, önyargıyı hiçe sayan kitaplar. Uzun sözün kısası, yaşama yer açan elzem kitaplar.

Burak Arıkan, Esat Cavit Başak, Masist Gül, Ahmet Öğüt, Didem Özbek, Serkan Özkaya, Şener Özmen, Tayfun Serttaş, Sevim Sancaktar, Canan Şenol, Güneş Terkol, İrem Tok, Vahit Tuna

Küratör: Yekhan Pınarlıgil

::: Riot/Emeute

Video
4-6 aralik
Centre Pompidou, Paris

PART 1

Servet Koçyiğit, Shake it ‘till it drops, 2007
Şener Özmen & Cengiz Tekin, One Day a T and a K, 2009
Bengü Karaduman, in place of silent words, 2009
Ahmet Öğüt, Things we count, 2008

PART 2

Nevin Aladağ, Raise the Roof, 2007
Nilbar Güreş, The Letter, 2006
Ferhat Özgür, A Young girl is growing up, 2003
Aslı Süngü, Püff, 2002

Küratör : Azra Tüzünoğlu
::: SSS / Shore Scene Soundtrack

Performans

6 aralik 16h15

Centre Pompidou, Paris
Cevdet Erek SSS / Shore Scene Soundtrack’ı okuyor ve performansını gerçekleştiriyor.
::: Yuvarlak Masa
6 aralik 14h
Centre Pompidou, Paris
Banu Cennetoğlu (Editions BAS), Halil Altındere (art-ist publications), Didem Özbek (PiST/// Interdisciplinary Project Space) ve Vahit Tuna (graphique degigner)'nın katılımıyla.

Moderatör : Yekhan Pınarlıgil

Canlı yayın: //selfworld.net

::: Livres de première nécessité

Exposition
4-6 décembre

Centre Pompidou, Paris

Il y a des livres rares, voire très rares qui, lorsque les mécanismes de contrôle s'acharnent sur les individus, permettent un point de non-contrôle, rendant possible la différence, extraordinaire, singulière et étrange… il y a des livres légers, des livres qui font rire et des livres qui font danser… il y a des livres de première nécessité, produits dans l'urgence, des livres-monstres qui bouleversent les systèmes supposés équilibrés, des livres qui déconstruisent, qui brouillent les standards, qui déstructurent la perception, qui ravagent le préconçu… Il y a des livres qui libèrent un espace vital.

Burak Arıkan, Esat Cavit Başak, Masist Gül, Ahmet Öğüt, Didem Özbek, Serkan Özkaya, Şener Özmen, Tayfun Serttaş, Sevim Sancaktar, Canan Şenol, Güneş Terkol, İrem Tok, Vahit Tuna

Commissaire : Yekhan Pınarlıgil

28 Eylül 2009 Pazartesi

yeni sergi(2009)

3 Kasım 2008 Pazartesi